Süper Lig’de yeni dönem süratli başladı. Döneme Jorge Jesus idaresinde ve transferleriyle tezli bir başlangıç yapan Fenerbahçe, birinci 3 hafta sonunda topladığı 7 puan ve attığı 13 golle tüm dikkatleri üzerine çekti. Fenerbahçe ligin birinci haftasında Ümraniyespor ile berabere kalırken Kasımpaşa ve Adana Demirspor maçında farklı galibiyetler elde etti. Sarı Lacivertliler averajla başkan pozisyonda bulunuyor.
Fatih Terim’in ayrılığı sonrası vazifeye Domenec Torrent’i getiren ve geçtiğimiz dönem tarihinin en makus dönemini geride bırakan Galatasaray, seçim sürecinin gölgesinde yeni döneme Okan Buruk idaresinde başladı. Sarı Kırmızılılar dikkat çeken transferler yaparken Sergio Oliveira, Dries Mertens ve Lucas Torreira üzere dünyaca ünlü isimleri takımına kattı. Galatasaray ligin birinci 3 haftasında 2 galibiyet 1 mağluibyet alırken hamlede yetersiz kaldı. Galatasaray birinci 3 haftada yalnızca 2 gol atabildi.
Beşiktaş, geçtiğimiz dönem Lider Karaveli’nin yerine vazifeye getirilen Valerien Ismael ile yeni döneme başladı. Fransız teknik adam bilhassa oynattığı tempolu futbol ile dikkatleri üzerine çekti. Takımını Wout Weghorst, Jackson Muleka ve Gedson Fernandes üzere isimlerle güçlendiren Siyah Beyazlılar ligin birinci 3 haftasında topladığı 7 puanla Fenerbahçe’yi takibini sürdürdü.
Son şampiyon Trabzonspor ise lige istediği üzere başlayamadı. Bordo Mavililer İstanbulspor ve Hatayspor karşısında galip gelirken Antalyaspor’a karşı oynanan 3. hafta maçında alandan 5-2 yenik ayrıldı. Şampiyonlar Ligi play-off cinsinde Kopenhag ile eşleşen Trabzonspor, birinci maçı deplasmanda 2-1 kaybetti. Bordo Mavililer rövanş maçında bu akşam Kopenhag’ı elemesi durumunda Şampiyonlar Ligi kümelerine katılma hakkı kazanacak.
Ligin birinci 3 haftasında Fenerbahçe ve Jorge Jesus ön plana çıktı. Milliyet müelliflerinden Mustafa Anıklı, ligin geride kalan haftalarını değerlendirirken Jorge Jesus’u övdü. Anıklı, Fatih Terim savında bulundu.
İşte Mustafa Anıklı’nın yazısı;
YASAKLASAK DA MI SAKLASAK!
Süper Lig’de her kulübün altyapısından, pırlanta üzere gençler yetişmeye başladı. Ve, bunlar birer birer Avrupa alanlarına gerçek gidiyor.
Rıdvan Yılmaz gitti, Emirhan gitti, son olarak da Ahmetcan, Ajax üzere bir devin yolunu tuttu. Üstelik, en fazla üretimde bulunan Trabzonspor, dışarıdan 6-7 transfer yapmayı yeğledi, Ahmetcan’ı verdi, Abdulkadir Parmak’ı gönderdi.
Bordo-mavili takımda yıllar öncesini hatırlayın; Uğurcan’ın, Yusuf Yazıcı’nın, Abdülkadir Ömür’ün, Abdulkadir Parmak’ın çıktığı devri… Daha gencecik bir filizken, birinci 11’de yer alışlarını, alkışlanmalarını…
NASIL OLMUŞTU BU?
Milan’a, Sosa ve Kucka’nın bonservis taksitlerinin ödenmemesinden ötürü… Trabzonspor parayı yatırdı lakin transfer yasağına da mahzur olamadı.
Kötü mü oldu? Hayır… “Trabzon burması” üzere pahalı gençler yetişti. Daha doğrusu yetişmiş gençler, oynama fırsatı buldu.
O gün takıma adapte olanlardan Yusuf Yazıcı, 17.5 milyon euroya Lille’e satıldı. Uğurcan ile Ömür’ün peşinde birçok kulüp koştu. Parmak da, Avcı’nın gözünden fikir Gaziantep’e gitti.
Bu dönem başlayıncaya kadar, Üstün Lig statüsünde, son derece değerli, geleceğe ışık tutan ve alt yapıdan gelenlerin hazırlatılmasını zarurî kılan bir unsur vardı:
“İlk on birde 15’inci yaş gününe denk gelen dönem ile 21’inci yaş gününe denk gelen dönemlerde kesintili yahut kesintisiz en az 2 dönem yahut 24 ay kulüpte yetişmiş 01.01.2001 ve daha sonra doğmuş 1 futbolcunun bulundurulması zaruridir. Bulundurulmaması halinde ilgili kulüp hakkında hükmen yenilgi kararı verilir.”
Ancak kulüplerin isteğiyle bu husus çıkarıldı. Keşke kalsaydı, her hafta, 9 müsabakada, altyapıdan 18 futbolcu birinci 11 bahtı bulsaydı. Yazık oldu.
Gençlerin fırsat bulabilmesi için, illaki “transfer yasağı” mı gelmesi gerekecek?
JESUS İLE KİM BAŞA ÇIKACAK?
Fenerbahçe, üç hafta sonunda liderlik koltuğuna oturdu. Hem de ne oturma! 3 maçta 13 gol atabiliyorsa, birebir süratle gitse 36 haftada 156 gol eder… Demek ki Fener, 103 gollü rekoru kırmaya aday…
Bu sonuçların, skorer kimliğin, Jorge Jesus ile geldiği bir gerçek… Üstelik, herkesin “santrfor” diye tutturduğu bir devirde, kendi bildiğini okudu. Eldekileri kadroya oturttu, yeni gelenleri de devreye soktu. Bu performansın bu türlü devam edip etmeyeceğini söylemek, müneccimlerin işi olsa gerek…
Fakat, akla takılan daha farklı soru, Galatasaray’da Okan Buruk, Beşiktaş’ta Valerien Ismael ve Trabzonspor’da Abdullah Avcı; “ihtiyar kurt” diyeceğim lakin Jesus alınacak! Öyleyse, “tecrübe abidesi” bir teknik adam karşısında ne kadar, ne vakit ve nasıl tutunacak?
Akıl yaşta değil başta alışılmış ki… Bugün Nuri Şahin’in kusursuz kadrosu, şampiyona 5 atıyorsa, Emre Belözoğlu’nun, İlhan Palut’un ekibi, hala gol bile yemediyse, onlar da takdir edilesi…
Ancak Şahin, Antalya’da, Belözoğlu, Başakşehir’de, Palut, Konyaspor’da… Yani 4 büyüklerden farklı sınıfta… Bu da unutulmamalı…
Ama Muhteşem Lig’de şampiyonluk yaşamış, iz bırakmış teknik adamlar var.
Bunların başında alışılmış ki Fatih Terim birinci sırada gelir. 8 lig şampiyonluğuyla, meslektaşları ortasında ulaşılmaz bir aralık yapmıştır.
Sonrasında Mustafa Denizli… Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı şampiyon yapmış tek teknik adamdır.
Şenol Güneş de unutulmaz. Beşiktaş’ı iki defa muvaffakiyete ulaştırmış, Şampiyonlar Ligi’nde güzel işler yapmış bir isim…
Bunların akabinde gelen şampiyon teknik adamları söylüyorum:
Cevat Güler, Ertuğrul Sağlam, Aykut Kocaman, Ersun Yanal, Hamza Hamzaoğlu, Okan Buruk, Sergen Yalçın…
Son olarak da Abdullah Avcı…
Ne gariptir ki; bugün bunlardan yalnızca Buruk ve Avcı misyonda…
Diğerleri köşelerinde…
Kimse, “yaşı geçmiş”, “devri bitmiş” üzere sözlerle, bu deneyimleri yok sayamaz. Jorge Jesus’un çalıştığı ligde, Fatih Terim’e, Mustafa Denizli’ye, Şenol Güneş’e, “Artık tamam” diyemezsiniz. Hele başkalarına hiç diyemezsiniz.
Ne demiş bir atasözü; yeni süpürge uygun süpürür, lakin köşeleri bilen de, eskisidir.
İSTANBUL DUKKALIĞI ÇABUK MU ÇÖKECEK?
Sezon başında, İstanbul ekiplerinin fazlalığı konuşuldu, Üstün Lig’e, “İstanbul Ligi” yaftası vuruldu. Haksız da değillerdi.
İstanbul’un üç büyükleri ile birlikte Başakşehir ve Kasımpaşa varken, evvel Karagümrük, akabinde da Ümraniye ve İstanbulspor dahil olmuştu. Yani 19 ekipli ligin 8’i “futbolun başkenti”nden geldi.
Ancak geçen üç haftada, üçü “lastik patlattı”. Kasımpaşa, geçen sezonki takımını dağıtıp, “harika hocası” Sami Uğurlu’yu gönderdi. 11 gol yerken, bir tane bile atamadı.
Keza İstanbulspor… Mütevazı takımıyla, Muhteşem Lig’de eğreti durdu. Onlar da, bir golü bile arar oldu.
Ya Karagümrük… Evvel takdir gören hocasını gönderdi, sonra da iskeleti taşıyan oyuncuları…
Bir hafta bay geçmiş olsa da, puan hanesindeki sıfır puan, sanırım camiayı rahatsız etti.
Ümraniye ise eldeki takımla futbol olarak başarılı, sonuç olarak tam karşıtıydı… Düzelir-düzelmez bilinmez.
İşte 4 İstanbullu, daha üçüncü haftada sınıfta kaldı. Düzelme ihtimali var mı? Doğal ki… Lakin bu “duruşla” değil…
İNEKLER HARİÇ!
Ümraniye ile Galatasaray ortasında oynanan ve Cim-Bom’un 9-0 galibiyetiyle sonuçlanan Rezerv Lig maçı öncesinde, değişik bir enstantane vardı.
Foto muhabirliği devrinde başarılı işlere imza atan Oğuz Yörük, artık menajer olarak futbol kulvarında devam etse de, eski refleksinden bir şey kaybetmemiş. Futbolcularla, alandaki inekleri birebir kare içerisine sığdırarak, bir anda gündeme oturdu.
Ümraniyespor İdaresi ise, bunu esprili bir lisanla yorumlayarak; “Tesislerimizin spor faaliyetleri için kullanılmayan kısımlarında birçok farklı kuş, kedi, köpek, küçükbaş ve büyükbaş hayvan konuğumuz sevgiyle ağırlanmaktadır” sözünü kullandı.
Aslında, “Rezerv Lig”i anlatan en isabetli fotoğraflardan biriydi, bu enstantane…
Özünde, yedek kalan oyuncuların maç eksiğini tamamlaması için oluşturulan, fakat kulüpler tarafından U21’in farklı bir versiyonu olarak bedellendirilen bu ligde çok kriter bile konulmadı.
Statü; “A Kadro ile Rezerv Grup ortasında, dönem içerisinde futbolcu geçişi bakımından Futbolcu uygunlukları ve Lig Statüsünde belirlenen öteki şartlara uygun hareket edilmesi kaydı ile rastgele bir yasak yahut sınırlama olmayacaktır” deniyor. Buradan şu anlaşılıyor; A ekip listesindeki herkes, alanda olabilir. Buna 11 yabancı da dahil…
Neredeyse, “sadece inekler hariç” diyecekler. Olağan, bu da işin esprisi…